HADİSLERDE EVRİM TEORİSİ
Evrim teorisinin ortaya atılması insanlığın kaderini değiştiren bir dönüm noktasıdır. O zamana kadar dinler insanlar üzerinde hâkimiyet sahibi iken Darwin, evrim teorisi ile birlikte canlıların oluşumu için Tanrı’ya gerek olmadığını ileri sürdü. Birden ortaya çıkan bu büyük dinsizlik akımı kısa sürede bütün dünyaya yayıldı ve hemen hemen her yeri hâkimiyeti altına aldı. İnsanlığı büyük bir boşluğa düşürdü. Hayatın bir vahşetten ibaret olup hiçbir anlamının olmadığını ve insanların yaptıklarından sorguya çekilmeyeceğini iddia eden bu akım korkunç fitneleri beraberinde getirdi. Ateizmin dünyayı etkisi altına aldığı 20. Yüzyılda olanlar:
-
Dinlerin hepsi “batıl” olarak görüldü ve dinler bütün alanlardan (özellikle bilimden) uzaklaştırıldı. Dünyanın büyük bir kısmı (özellikle eğitimli insanlar) ateist oldu.
-
İnsanlık tarihi boyunca Darwin’e kadar herkesin az çok bir dini inancı olmasına rağmen ilk defa bütün dinleri ve Tanrı’yı reddeden, bundan dolayı hiçbir değer yargısına sahip olmayan Ateizm akımı ortaya çıktı ve dünyaya hâkim oldu. O güne kadar bütün medeniyetler insanı dünyanın merkezine koymuştu, her şeyin insan için yaratıldığına tartışmasız inanmıştı; Darwinizm ise insanın özel bir canlı olmadığını, sadece bir maymun türü olduğunu iddia ederek bu konuda dünya tarihinde bir ilke imza attı.
-
Yüzyılda iki büyük Dünya Savaşı meydana geldi, on milyonlarca insan öldü. Dünyada huzur ve emniyet kalmadı. Özellikle komünizm ve faşizm gibi sistemler bütün dinlere ve bütün dinlerin inananlarına savaş açtı.
-
Müslümanlar İslam ahlakından uzaklaştılar, Müslümanların çoğunluğu dünyaya fazlaca bağlanarak kâfir sıfatlarına sahip oldular. Bunun sonucunda Müslümanlar her bakımdan geride kaldı ve sömürüldü. İslam’ın lideri konumundaki Türkiye’de bile İslam dini büyük baskı altına alındı. Dünyada az sayıda kalan Müslüman devletlerinin başına da diktatörler geçti. 20. yüzyılın başında Doğu’daki eğitimli insanlar arasında ateizmin yayılmasıyla birlikte hemen hemen bütün Müslüman ülkelerde İslam karşıtı rejimler kuruldu.
-
İnsanlar Allah’a hesap verme inancından uzak olarak yaşadığından kendi zevkleri ve çıkarları dışında hiçbir şeyi umursamadı. Yoksullara yardım etmediler ve fakirler yokluğa terk edildi. İnsanlar çıkarları uğruna açgözlü bir şekilde tabiatı sömürdüğünden çevresel birçok sorun ortaya çıktı. (Hava ve su kirliliği, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi...)
-
Edep, güzel ahlak ve hayâ neredeyse tamamen ortadan kalktı. Çok çirkin günahlar apaçık şekilde işlenir hale geldi. Özellikle Hristiyanlıktan uzaklaşan Batı milletleri ahlâksızlıkta ve ilkesizlikte rekordan rekora koştu.
-
Bilhassa Batılı toplumlarda aile kavramı tamamen yok oldu. Evlilikler azaldı ve boşanma oranları onlarca kat arttı. Feminizm ve LGBT akımları cinsiyetlerin kimyasını tahrip etti.
Bunların hepsi Darwinizmle birlikte güçlenen ateizmin getirdiği imansızlığın bir sonucudur. Evrim teorisinin sebep olduğu etkiyi sadece bilimle sınırlamak ve bu teoriyi sadece bilimsel bir teori olarak görmek çok yanlıştır. Darwinizm insanların hayata bakışını değiştiren, ateistlerin ifadesiyle Tanrı'yı öldüren bir teoridir. Bu yüzden ateistler Charles Darwin’i sadece bir bilim adamı olarak değil, aynı zamanda bir nevi peygamber olarak görür. Modern sosyolojide, psikolojide, iktisatta, hukukta, tıpta Darwinizm’in etkisi bir hayli güçlüdür; Darwinist dünya görüşü bütün bu alanlarda kullanılmıştır. Ayrıca 20. yüzyılın belalarından biri olan ırkçılığın ve faşizmin başı da evrim ve doğal seçilim inancına dayanıyor. Darwinizm’in sosyolojideki yorumu olan “Sosyal Darwinizm” ırkçılığın temelini oluşturmuştur; faşizm ve nasyonal sosyalizmin kaynağıdır. Bu düşünceye göre zayıf olanı ezmek doğanın bir kanunudur ve bunu yapan kimse suçlanamaz. Hitler ve Mussolini gibi insanlar Darwinizm’den etkilenerek kendi ırklarının doğal seçilimi kazanmasını sağlamak için diğer milletlere savaş açmıştır. Hitler’in yaptığı soykırımda Darwin’den ne kadar etkilendiğini tarihçi Richard Weikart şöyle anlatır: “Darwinizm tek başına Yahudi soykırımına sebep olmuş değildir; ancak Darwinizm olmasaydı, ne Hitler ne de onun Nazi takipçileri kendilerini ve işbirlikçilerini tarihin en kötü vahşetlerinden birini işlemenin ahlaki olduğuna ikna edecek bilimsel desteğe sahip olamazdı.[1]” Komünizm de Darwinizm’in yarattığı ateist/materyalist akım sonucu güçlenen belalardan biridir. Komünizm’in fikir babası olan Karl Marx koyu bir Darwin hayranıydı ve Darwin’in çalışmalarına şöyle tanımlamıştı: “Tarihsel sınıf mücadelesine doğa bilim içinde bir temel sağlayan Darwin’in eseri en önemlisidir ve benim amacıma en uygunudur.[2]” Josef Stalin isimli bütün dinleri yok etmeye ant içmiş komünist diktatörün hem kendi halkına hem de yabancılara yaptığı zulümlerin haddi hesabı yoktur. Sadece Stalin değil, hemen hemen bütün komünistler işgal ettikleri yerlerde inançlı insanlara büyük baskı yaptılar; Orta Asya’da, Kafkasya’da, Balkanlarda dini yok olma seviyesine getirdiler. Bütün bu olayların ateizmin dünyayı kapladığı yüzyılda meydana gelmesi tesadüf değildir. Eğer Darwinizm, dolayısıyla ateizm olmasaydı bunların hiçbiri meydana gelmezdi. Gelecek hakkında çok detaylı bilgiler veren, gelecek hakkında çok sayıda hadisi olan peygamberimizin dünyayı bu hale getiren bir akımdan bahsetmemesi düşünülemez.
Bu teorinin ortaya çıkışı insanlığın dönüm noktasıdır. Peygamberimiz Darwinizm’den “gelmiş geçmiş en büyük olay” olarak bahseder: “Hz. Adem'in yaratılışından itibaren kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccaldan daha büyük bir hadise (diğer bir rivayette daha büyük bir fitne) yoktur.[3] " Hadisteki “Deccal” yalan söylemeyen, bir şeyi bir şeye karıştıran, gizleyen, örten manalarına gelir. Deccal konusu çok önemli olduğundan peygamber efendimiz Veda Hutbesinde bile insanları deccale karşı uyarmıştır.
Deccal hakkında İslam tarihi boyunca birçok yorum yapılmıştır. Bir hadis rivayetinde otuza yakın deccal çıkacağı söylenmiştir.[4] Hadislerde ise genellikle en büyük tahribatı yapan deccalden bahsedilmiştir. Çünkü bu deccal bütün deccaliyetin temeli olup diğer deccallere ortam hazırlamıştır. Bazı âlimler onun bir şahıs olduğunu, bazı alimler ise onun bir şahs-ı manevi olduğunu iddia etmişlerdir. Deccal ile ilgili hadislerin mecaz anlamlı (müteşabih) olması onun hakkında çok çeşitli yorumlara sebebiyet vermiştir. Ahir zamanda çıkacağı rivayet edilen şahıslar mutlak manada belli şahıslar olmaktan çok, elbette ve öncelikle lider konumunda belli şahıslarca temsil edilmekle birlikte birer akım, birer şahs-ı manevî olarak ele alınmalıdır. Deccal meselesini mantıklı bir biçimde ele aldığımızda anlarız ki böylece büyük bir tahribata yol açan fâni bir insan değil, o insanın başlattığı akımdır. Her akım ile özdeşleşen bir şahıs vardır. Evrim teorisi ile özdeşleşen şahıs ise hiç şüphesiz Charles Darwin’dir. Ama esas tahribatı yapan deccal Darwin değil Darwinizm’dir.
Bir hadiste Deccal’in çok uzun zamandır bir adada değişik ve çok kıllı Cessâse isimli bir hayvan ile birlikte zincirlenmiş halde beklediğini ve zamanı gelince ortaya çıkacağını söyler. Bir insan bir adada zincirli bir şekilde binlerce yıl yaşayamayacağına göre deccal bir insan değildir, bir sistem veya ideolojidir. Bazı hadislerin deccali bir insan gibi anlatması mecaz anlamlıdır. Deccal’in bir adada zamanı gelinceye kadar bekletilme meselesi hayvan fosillerinin bulunmasıyla alakalıdır. Allah birçok canlı fosilini korudu ve teknoloji ilerleyince insanlar bu fosilleri buldular. Fosillerin bulunmasının sonucu olarak da evrim teorisi ortaya atıldı. Bu hadiste adaya ve ada üzerinde yaşayan ilginç bir canlı türüne vurgu yapılması da ilginçtir. Darwin evrim teorisini Galapagos adalarında yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya attı ve bu adalar çok çeşitli endemik (farklı ve sadece o adalara mahsus) canlı türleriyle ünlü bir adadır. Aynı zamanda Darwin’in doğduğu ve yaşadığı ülke olan İngiltere’nin de bir ada olduğunu unutmamak gerekir.
Peygamber efendimizin birçok hadisi mecaz anlamlıdır, bunu hadislerle yakından ilgilenen insanlar daha iyi bilirler. Özellikle Ahir zamanla ilgili olan hadisler genellikle mecaz anlamlıdır ve müteşabihtir, herkes tarafından anlaşılamaz. Mecaz anlamlı anlatıma Kuran’da ve Sünnette birçok kez rastlarız. Kuran’dan Adiy b. Hâtim’in rivayet ettiği şu örneği verelim: " ‘Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün.’ (Bakara, 2/187).’ Bu ayet inince, bir siyah, diğeri beyaz iki tane ip alıp, bunları yastığımın altına koydum. Sahurda bunlara bakıyor, birbirinden ayırt edilecek kadar tan yeri ağarınca yemeği içmeyi bırakıyordum. Sabah olunca, Resulullah (s.a.s)'a gidip yaptığım şeyi ona haber verdim. O, şöyle buyurdu: ‘Senin yastığın ne kadar da büyükmüş! Ayette kastedilen, gündüzün beyazlığı ve gecenin siyahlığıdır. Bunları bir yastığın altına nasıl sığdırırsın'![5]" Görüldüğü gibi Kuran’ın mecâzi anlatımını zahiri olarak anlayan bir sahabe peygamberimiz tarafından düzeltilmiştir. Sünnetten örnek vermek gerekirse Mescid-i Nebevi’de bir ses işitildiğinde Peygamberimiz “Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp da ancak bu dakika cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür.[6]” demiş ve biraz sonra ünlü bir münafığın öldüğü haberi gelmiştir. Bir başka örnek ise hadislerde İsa aleyhisselam’ın dünyaya ikinci gelişinde “haçı kırıp domuzu öldüreceği” bilgisidir. İsa aleyhisselam tabi ki de elinde tüfekle avcı olarak gelip domuz katliamı yapmayacak, burada kast edilen domuzu haram kılacağıdır. Bu örnekleri veriyorum çünkü özellikle Selefiler Kuran ve Sünnette her şeyin zahiri anlamıyla anlaşılması gerektiğini iddia ediyorlar, bu örnekler bu zihniyetteki insanlara bir nevi cevaptır. Ahir Zaman’da Yahudilerle Müslümanların savaşacağını bildiren bir hadiste ise her taşın ve ağacın arkasında saklanan Yahudileri haber vereceği söylenmiştir. Burada ağaçların ve taşların arkasını görmeyi mümkün kılan sonar cihazlara gönderme yapılmış olması muhtemeldir çünkü artık savaşlarda engellerin arkasındaki insanlar bile çok rahat görüntülenebilmekte ve düşman tarafından hedef olmaktadır. Günümüzde var olup 1400 yıl önce bilinmeyen bu tür şeyler ancak benzetmelerle ve mecaz ifadelerle anlatılabilirdi zaten, o devirde yaşamış insanların günümüz koşullarını ve teknolojisini açık bir biçimde tasavvur edebilmeleri imkânsızdı. Eğer Peygamberimiz gelecekle ilgili haberlerinde mecaz yoluna gitmeden her şeyi doğrudan söyleseydi bu olayları herkes anlar ve imtihanın anlamı kalmazdı. Eğer Deccal hakkındaki hadisler çok açık olsaydı herkes Deccal’i tanır ve ondan korunurdu, hâlbuki Deccal çok uzun süre tanınmayarak insanları aldatacaktır. Hadisler Deccal’in minareden bile uzun olduğunu söyler, hatta rivayete göre Hz. İsa onunla savaşırken ancak dizine yetişebilecektir. Bu muhakkak ki mecaz anlamlıdır, hiçbir insanın bu kadar uzun olması söz konusu olamaz. Bunun anlamı Deccal’in elindeki kuvvetin (medya gibi propaganda araçalarının) İsa aleyhisselam’ın elindekilerden çok daha fazla olmasıdır. Şimdi Deccal hakkındaki hadisleri inceleyelim.
“O (Deccal) önce: “BEN BİR PEYGAMBERİM”, diyecektir. Halbuki benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: “BEN RABBİNİZİM”, diyecektir. Hâlbuki siz ölünceye kadar Rabbiniz’i göremezsiniz…[7]” Evrim teorisini Darwin’den önce bazı Müslümanlar da dâhil birçok insan savunmuştu ve Allah’ın canlıları birbirine dönüştürerek yarattığını iddia etmişti. Bu, evrimin mecaz anlamda peygamberliğini iddia etmesi olabilir çünkü peygamberler, insanları Allah’a çağıran Allah’ın vekilleridir (aracılarıdır). Darwin’den yüzyıllar önce İbn-i Miskeveyh ve Nasîrüddin Tûsî gibi bazı Müslüman ilim adamları, ve Darwin'den bir nesil önce Lamarck gibi bazı Hristiyan bilim adamları Allah’ın yaratmada evrimi vekil (aracı) kıldığını iddia etmişlerdi, bir nevî evrime peygamberlik özelliği yüklemişlerdi. Ne var ki bu insanlar evrim sürecini açıklayan makul ve bilimsel bir mekanizma öne süremediklerinden pek ciddiye alınmadılar. Darwin’le birlikte ise evrim teorisi Tanrı’yı tamamen dışarı atıp tek yaratıcının kendisi olduğunu iddia etmiştir, Darwin o zamana kadar felsefi bir teori olan evrimi bilimsel bir teoriye dönüştürmüştür. Bu tarihten sonra evrim, ateizmin en büyük kozu haline gelmiştir. Bu da Deccal’in “Ben Rabbinizm” dediği dönem olabilir. Bu hadiste Avrupa’da ortaya çıkan din dışı akımlara da işaret olabilir. Avrupa’da Aydınlanma Çağı ile başlayan süreçte dinlere verilen önem azalmış, Darwin’den sonra ise dinler tamamen dışlanmıştır. Bu süreçteki ilk dönem (Aydınlanma dönemi) Deccal’in peygamberliğini iddia etmesi, ikinci dönem ise (Darwin sonrası dönem) Deccal’in tanrı olduğunu iddia etmesi olarak yorumlanabilir. Şüphe yok ki Avrupa’da ortaya çıkan bu dinsizlik akımları Müslüman dünyasını da çokça etkilemiştir.
“Deccal çıktığı zaman dünya işitir. Kırk günde dünyayı gezer. Deccal’in birinci günü bir senedir, ikinci günü bir aydır, üçüncü günü de bir haftadır. [8] ” Bu hadis de Deccal’in bir insan olmadığına kanıttır çünkü bir insanın kırk günde bütün dünyayı dolaşıp tebliğ yapması mümkün değildir. Bu Deccal’in(Darwinizmin) çıktığı zaman iletişimin gelişmiş olacağını ve bütün dünyanın bundan haberdar olacağını gösterir. Aynı zamanda Darwin’in bu teoriyi ortaya atmadan önce dünyanın birçok yerini gezip canlıları gözlemlemiş olması (Darwin Beagle gezisinde Dünya’nın çevresini bir tur dolaşmıştır) bu hadisin başka bir anlamı olabilir. Deccal’in günlerinin uzunluğunu bildiren kısım yazının sonlarında açıklanacaktır.
“Deccal çıktığında müthiş bir şekilde bağırır, nara atar ki, Doğu ve Batının bütün halkı onu duyar.[9]”
Yine bu hadis de Deccal’in fitnesinin bölgesel değil dünya çapında olduğunu bize bildirir. Deccal’in bağırarak sesini duyurması ise Ahir Zamandaki iletişim araçlarının gücünü temsil eder.
“Mekke ile Medine dışında, deccâlin ayak basmadığı bir yer kalmaz.[10]” Deccalin Mekke ve Medine dışındaki her yere ulaşacağı ile ilgili Kütüb-i Sitte’de bile birçok hadis var. Allah’ın Deccal zamanında kutsal toprakları koruyacağı belirtiliyor. Nitekim günümüzde dünyada Suudi Arabistan dışında her yerde evrim teorisi eğitim sisteminde okutuluyor, şeriatla yönetilen İran’da bile evrim teorisi okutuluyor. Mekke ve Medine’nin bulunduğu Suudi Arabistan hem dünyada evrim teorisinin okutulmadığı tek ülke, hem de istatistiksel olarak dünyada evrime en az inanılan ülkedir. İlginçtir ki 20. yüzyılda bütün İslam âlemini kaplayan zorla lâikleştirme politikaları bir tek Arabistan’a (Mekke ve Medine’ye) uğramamış, Arabistan hep İslam devleti olarak kalmıştır. Aynı zamanda hadisin devamında yer alan ifadeye göre bir insanın dünyanın her toprağını dolaşması mümkün olmadığı için Deccal’in bir insan olması düşünülemez.
“(Deccal) cahillere gelip istersen ölü babanı, anneni dirilteyim diyecek, o da evet göster, deyince yanındaki şeytan, babasının şekline girecek ve “Oğlum ben senin babanım! Bu adama uy!” diyecek...[11] " Deccal’in ölüleri dirilterek insanları kandıracağı birçok hadiste belirtilmiştir ve bu Deccal’in en ünlü mucizelerinden biridir. Evrimciler de ölü fosiller üzerinden propaganda yapıyor, onları sahte çizimlerle ve belgesellerle dirilterek insanları kandırıyor ve bu çizimleri insanların atası olarak gösteriyor. Bir bakıma eskiden yaşamış ölü canlıları diriltmiş oluyorlar. Bizim atamız (hadisteki ifadesiyle babamız) olduğunu iddia ettikleri maymunumsu fosillerin çizimleri bizi evrime inanmaya çağırıyor. Bu gerçekten Deccal’in hadiste bahsedilen yöntemiyle birebir uyuşuyor.
Burada ve daha birçok hadiste Deccal’in şeytanlardan yardım alacağı bildiriliyor. Bu yardımın tam olarak nasıl olacağını bilemiyoruz. Günümüzde bazı Hristiyanlar şeytanların insanları aldatmak için fosil şekline girdiğini iddia ediyor. Böyle iddiaların hiçbir dayanağı olmamasına rağmen bu hadisi göze aldığımızda buna benzer iddiaların imkânsız olmadığını anlarız. Nitekim peygamber efendimiz (s.a.v) zamanında da şeytanların bazı putların içinde yaşayarak insanlarla konuştuğu, böylece putun kendisi konuşuyormuş gibi gösterip insanları aldattığı olmuştur. Şeytanlar hemen hemen tüm milletleri bir şekilde mucizeler göstererek aldatmıştır. Dünyada insanlardan önce cinler –ki şeytanlar da cindir- vardı, cinler istedikleri şekle girebilen mahlûklardır. Kuran bizi şeytanın bütün bu hilelerine karşı uyarmıştır: “Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz? (Yasin 62)” Zira insanların büyük kısmının geçmişte de şimdi de şirk içinde olması ancak şeytanın hileleri ile açıklanabilir. İnsan taştan yaptığı nesnelere tapacak kadar aptal bir canlı değildir, ne var ki şeytan tarih boyunca ya bu nesnelerin içine girip insanlarla konuşmuştur ya da bu nesnelere edilen duaları gücü yettiğince yerine getirerek insanları bunların kutsal olduğuna inandırmıştır. Şeytanın Deccal’e yapacağı yardımın niteliğini tam olarak bilemesek de duygularımızdan ve yaşadıklarımızdan çok aklımıza güvenerek bu hileleri inşallah atlatabiliriz.
“Bütün peygamberler ümmetlerini yalancı kör Deccal'ın fitnelerine karşı uyardılar. İyi bilin ki, onun bir gözü kördür.[12] ” İnsanın mecazi anlamda maddi ve manevi olmak üzere iki gözü vardır. Hayvanlarda sadece maddi göz, meleklerde ise sadece manevi göz vardır. Deccalin bir gözünün kör olması, onun sadece hayvani gözünün açık olduğunu gösterir. Darwinizm de insanın hayvandan farklı olmadığını iddia ederek insanın manevi gözünü reddetmektedir. Bunun yüzünden birçok ateist kalbini ve maneviyatını görmezden gelerek hayvandan farksız olarak yaşamaktadır. Kuran kâfirleri hayvanlara benzetmiştir: “Onlar ancak hayvanlar gibidir. Hatta yolca daha sapıktırlar. (Furkan 44)” Çünkü kâfirlerin kibirleri sebebiyle kalpleri mühürlenmiştir, bu yüzden manevi gözleriyle göremezler. Materyalist evrimciler herkesi kendileri gibi zannettiğinden insanın sadece bir hayvan türü olduğuna inanırlar. Kendilerinin hayvan olduklarına inanmaları Kuran’ın onları hayvana benzetmesini haklı çıkarmıştır.
“(Deccalin) Yanında iki nehir vardır; göze, bunların birisini bembeyaz su nehri olarak, diğerini de kaynayan bir ateş olarak gösterecektir... sizden biriniz buna yetişirse, ateş olarak gördüğü nehre gelsin ve gözlerini yumarak başını eğip ondan su içsin... çünkü o buz gibi bir sudur.[13]” Darwinistler (ateistler) de hayatın dünya hayatından ibaret olduğunu ve insanların dünyadan sınırsız derecede zevk almalarını gerektiğini söylerler. İnsanları nefslerine uymaya teşvik ederler. Dinsiz ve şeriatsız bir hayatın daha zevkli olduğunu iddia ederler. Dinleri de batıl olarak gösterip Müslümanları yobazlıkla ve gericilikle suçlarlar. İslam’ın vahşi bir Orta Çağ dini olduğunu propagandasını yaparlar. Bu hadis Deccal zamanında İslam dini zor ve kötü olarak algılansa, dinsizlik çok çekici olarak sunulsa bile o devirde Müslümanlıktan ayrılmamamız gerektiğini söylüyor. Çünkü o dönemde İslam’a sahip çıkan buz gibi sudan içer (Allah tarafından ödüllendirilir.)
“(Deccal’in) O’nun iki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okumak bilen bilmeyen bütün müminler rahatlıkla bunu okuyacak. (Eğer onun durumu size karışık gelirse) biliniz ki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz![14]”
Bu hadis de mecaz anlamlıdır. Eğer Deccalin alnında herkesin okuyabileceği şekilde “Kafir” yazsaydı herkes onu tanır ve hiç kimse ona tâbi olmazdı, halbuki hadisler Deccal’in hemen hemen bütün dünyayı kandıracağını söylüyor. Bu ifade Deccal’in yaptıklarının apaçık küfür olduğunu gösterir. Müminlerin onun iddialarından ve sebep olduklarından rahatsız olacağını anlatmak istenmiştir. Diğer rivayetlerde de bu kelime hece harfleriyle (K.A.F.R) (كافر) şeklinde varit olmuştur...” Deccal’in alnında kâfir (K.A.F.R.) yazması; Komunizm, Anarşizm, Faşizm, Radikalizm gibi küfür sistemlerini beraberinde getireceğini gösteriyor olabilir. Bu üç siyasi ideoloji de yüz yıldır İslam’a savaş açmıştır. Eğer Darwin ile beraber gelen dinsizlik akımı olmasaydı bu din karşıtı siyasi ideolojilerin hiçbiri var olmazdı.
Bu hadisin son cümlesi birçok rivayette vurgulanmıştır. İnsanların yaratıcılarını dünyada görmelerinin mümkün olmadığı, dolayısıyla dünyada yaratıcılık iddiasında bulunan Deccal’in yalancı olduğu konusunda insanlık uyarılmıştır. Evrimciler Allah’ın somut olmadığından ( görülmesinin ve kanıtlanmasının mümkün olmadığından ) bilimden uzak tutulması gerektiğini iddia ederler. Onlara göre yaratılış bilimsel değildir çünkü Tanrı bilimsel olarak test edilemez. Peygamberimiz onlara cevap olarak “Siz ölünceye kadar rabbinizi göremeyeceksiniz!” diyor. Yani “Sizin yaratılışınız duyu organlarıyla ve deneylerle anlaşılacak şekilde bilinemez, bunun bilinebileceğini iddia eden Deccal (Darwinizm) yalancıdır.” diyor. Yine de bilim adamları evrim teorisinin mantıksızlığını görmezden gelerek evrim teorisi yaratılış inancından daha somut olduğu için evrime inanmayı tercih ediyorlar.
“Deccal’e 70,000 Yahudi tabi olacak[15]”
Bu hadiste Deccal’in arkasında Yahudi desteği olacağı söyleniyor. Günümüzde Yahudiler’in çoğunluğu evrime inanmaktadır ve Yahudiler arasında evrime inanma oranı Müslümanlara ve Hristiyanlara göre çok daha fazladır. Bugün Batı’da Yahudilerin elindeki medya kanalları sıkı şekilde evrim propagandası yapmaktadır. Zaten evrim teorisi Yahudiler tarafından desteklenmeseydi bu kadar gündemde olması imkânsızdı çünkü Batılı devletlerde Yahudi lobilerinin insanların algıları üzerinde büyük bir gücü var. Sadece evrim teorisi değil; feminizm, islamofobya, LGBT gibi küçük deccaller de Yahudi medya tarafından desteklenmektedir. Zira bu akımların arkalarında politik bir güç ve çıkar davası olmasaydı sürekli gündemde tutulmaz, tek taraflı şekilde insanların gözüne gözüne sokulmazlardı. Bugün evrim teorisini bu kadar ünlendiren en önemli şeylerden biri de şüphesiz Siyonist Yahudilerin icraatlarıdır.
Kuran’da da bildirildiği gibi eskiden Cumartesi günü yasağına uymayan bazı Yahudiler Allah tarafından maymuna dönüştürülerek cezalandırılmıştır. "İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri(Yahudileri) elbette biliyorsunuz. Onlara 'Aşağılık birer maymun olunuz' dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ibret dersi ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık. (Bakara 65-66)” Bu Yahudilerin beyni insan beyni olarak kaldı ancak fiziksel görünüşleri maymuna benzetildi. Bunun için tarih boyunca Yahudiler “Maymunların kardeşleri” denilerek aşağılanmıştır. Bu da Deccal’in Yahudilerle ilişkisinin işaret ettiği başka bir hakikat olabilir, çünkü Yahudilerin maymuna benzetilmesi evrim teorisini andırmıyor değil. İnsanların suretinin hayvana benzetildiği bu ceza türüne “mesh” denilmiştir ve mesh cezası tarih boyunca belirli toplumlara uygulanmıştır. Başka hadislerde belirtildiği üzere bu cezaya uğrayan kavimlerin hepsinin soyu tükenmiştir, yani şimdiki hayvanların hiçbiri onların soyundan gelmiş değildir.[16] Yine de ayetin bu olayı “sonradan geleceklere bir ibret dersi” olarak adlandırması maymuna dönüşmüş bu insanların izlerinin (veya günümüzdeki anlamıyla fosillerinin) bulunacağına işarettir. Eğer bu canlıların hiçbir izi bulunmasaydı bu olay bizim için (ayetteki bahsiyle sonradan gelecekler için) bir ibret olmazdı, sadece bir hikâye olurdu. Demek ki ayet bunların kalıntılarının bulunacağına işaret ediyor, günümüzde bulunan bazı insanımsı fosiller bu kavimlere ait olabilir. 70,000 Yahudinin Deccal’e tabi olması da bu insanımsı fosillerin evrim teorisini desteklemesi anlamına geliyor olabilir. En doğrusunu Allah bilir. Buna benzer bir tahmini Kuran Firavun için de yapmıştır: “(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan birçoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler. (Yunus 92)” Tıpkı Kuran’ın iddia ettiği gibi Firavun’un cesedi (2. Ramses ve Merneptah’ın cesetleri ki Kuran’da geçen Firavun’un bu ikisinden biri olduğu düşünülür) 19. yüzyılın son yıllarında keşfedilmiştir, bugün de Mısır’da müzede sergilenmektedir. Hâlbuki Kuran’ın indiği dönemde Firavun’un cesedinin mumyayla korunduğunu ve taa 19. Yüzyılın sonlarında bulunacağını hiç kimse tahmin edemezdi. Peygamber efendimizin mumyalama geleneğinden de hiçbir haberi yoktu. Kuran’ın Firavun hakkındaki bu iddiasının mucizevi biçimde doğru çıkması, maymuna benzetilen Yahudilerin kalıntılarının da keşfedilmiş veya keşfedilecek olması gerektiğine delildir.
“(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) ‘insanlar Deccâl’in şerrinden dağa sığınacaklar.’ Dedim ki: ‘Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerde olacak?’ O da: ‘Onlar o zaman (sayıca) pek az olacaklardır’ buyurdu.[17]”
Başta da söylediğim gibi Darwinizm bütün dünyada birçok savaşı ve fitneyi beraberinde getirdi, dünya tarihinde benzeri görülmemiş iki dünya savaşı meydana geldi. Maneviyatın tamamen yok edilmesi ve insanların hayvan yerine konulması bu yüzyıldaki birçok kötülüğün kaynağıdır. Hitler bile yaptığı vahşetlerde zayıfların yok olmasını zorunlu gören sosyal-Darwinizm ideolojisine dayanmıştır. Eğitimli inanların çoğu dinsiz olmuş, bu yüzden Müslüman ülkelerde dinsiz yöneticiler güç sahibi olarak Müslümanlara büyük zulümler etmişlerdir. Birçok yerde Müslümanlar kendi ülkelerinde bile gizli gizli ibadet etmek zorunda kalmıştır. Müslümanlar ateizmin ve laikliğin şerrinden korunmak için sosyal hayattan kopmuş, bir nevi hadisteki ifadeyle dağlara sığınmışlardır.
Hadisin devamındaki Arapların sayıca azlığını belirten kısım da çok ilgi çekicidir. Darwinizm’in hâkim olduğu 19. ve 20. yüzyıllarda Müslümanlar çok zayıf haldeydi. Bu devirde Sanayi devrimi ile birlikte başta Avrupa’da olmak üzere dünyanın pek çok yerinde insan nüfusu patlama yapmışken sanayileşememiş Ortadoğu coğrafyasında nüfus çok seyrek kalmıştı. Mesela 1910 yılında yüzölçümü olarak Osmanlı’dan küçük olan Almanya’nın nüfusu 65 milyonken Osmanlı’nın nüfusu 26 milyondu.[18]
“Deccal, dinin zayıf zamanında ve ilmin kaybolmaya yüz tuttuğu bir vakitte çıkacaktır.[19]"
Bu hadis de Deccal’ın çıktığı zamanda Müslümanların zayıf bir hâlde olacağını ve Müslümanlar arasında cehaletin hat safhada olacağını bildiriyor. Darwinizm’in çıktığı 19. yüzyıl Müslümanların başta ilim olmak üzere hemen hemen her yönden olarak son derece zayıf olduğu bir yüzyıldı. Müslümanlar bu yüzyılda hem ilimde Batı’nın gerisinde kalmış, hem de siyasi olarak Batı’nın kontrolü altına girmişlerdi.
“Beytü’l-Makdis’in imarı Medine’nin harabına, Medine’nin harabı büyük savaşın çıkışına, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına delalet eder.[20]”
Bu hadiste meydana geleceği bildirilen ilk iki hadisenin Peygamber Efendimiz vefat ettikten kısa süre sonra gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Mescid-i Aksa Müslümanlar tarafından imar edilmiş, Medine şehri Yezid b. Muaviye’nin emriyle Muslim b. Ukbe tarafından istila edilmiş ve yağmalanmıştır. Hadis sonrasında İstanbul’un fethi ile Deccal’in çıkışı arasında ilişki kurmuş. Deccal’i eğer başta Darwinizm olmak üzere Batı’da ortaya çıkan din karşıtı akımlar olarak düşünürsek bunların 1453’te gerçekleşmiş olan İstanbul’un fethi ile nasıl bir ilişkisi olabilir? Aslında bu ikisi arasında o kadar kuvvetli bir ilişki vardır ki eğer bir tarihçi “İstanbul fetholunmasaydı Darwinizm olmazdı.” dese bu garipsenemez.
Darwinizm ve diğer din karşıtı bilimsel/felsefi düşünceler Rönesans ile başlayan uzun bir sürecin mevyeleridir. Rönesans’ı başlatan, yani Ortaçağı kapatıp Yeniçağı başlatan en önemli olay ise İstanbul’un fethidir. İstanbul’un kaybedilmesinden dolayı Yunanca eserlerle İstanbul’dan İtalya’ya kaçan Doğu Romalı entelektüeller İtalya’da Rönesans’ın başlamasını sağlamıştır. Zaten malumdur ki Rönesans Antik Yunan uygarlığının keşfiyle başlamıştır ki bu eserler İstanbul’dan kaçan Yunanlılar tarafından getirilmiştir. Bunun yanında İstanbul’un fethiyle Doğu topraklarının tamamen Müslümanların kontrolüne geçmesi Batılıları ticaret için yeni yollar bulmaya yönlendirmiş, böylece coğrafi keşifleri sağlamıştır. Coğrafi keşiflerin ise Ortaçağdan Rönesans’a olan geçişteki etkisini tartışmaya gerek yok. İstanbul gibi o dönemin en iyi korunan şehrinin, sağlam surlarının bin yıl boyunca aşılamadığı şehrin yeni icat edilen toplarla fethedilmesi artık surların yeni savaş teknolojisine dayanamayacağını göstermiştir. İstanbul’un fethi her türlü surların aşılabileceğini kanıtlamış, bu da Batı’da surların arkasında yaşayan derebeylerin sonunu getirmiş, yani Ortaçağ ile özdeşleşen feodal sistem sona ermiştir. Görülüğü gibi İstanbul’un fethi üç yönden ileride Darwinizm’i ortaya çıkaracak olan dönemin başlamasına etki etmiştir.
Deccal'ın sol gözü şaşı olacaktır.[21]
Hz. Peygamberin Deccal’i rüyasında görüp tarif ettiği hadise göre Deccal kızıl tenli olacaktır.[22]
Deccal’in alnı geniş olacaktır.[23]
Deccal’in gözü yeşil cam gibi[24], parlak yıldız gibi olacaktır[25]
Deccal kıvırcık saçlı olacaktır.[26]
Evrim teorisi her ne kadar bir şahıs değilse de bu teoriyle özdeşleşen bir insan vardır: Charles Darwin. Hatta ilginç olarak evrim teorisi hakkında geçmişte de çalışma yapan birçok insan olmasına rağmen “Darwin” adı bunların hepsinden öne çıkmış, hatta Darwin’in ünü bilim ile sınırlı kalmamıştır. Mesela “Big Bang teorisi”ni ileri sürenlerin ismini pek fazla insan bilmez, Darwin ise evrim teorisi söz konusu olunca herkesin aklına gelir. Darwin teorisi ile o kadar özdeşleşmiştir ki bu teoriye “Darwinizm” denilegelmiştir.
Deccal hadislerde genellikle çirkin ve şaşı birisi olarak tasvir edilir. Darwin’in tek gözünün şaşı olması Deccal’in bu ünlü özelliği ile paralellik gösterir. Darwin hadiste belirtildiği gibi geniş ve açık alınlıdır. Deccal’in göz rengi tasviri sanki renkli gözlü bir insanı andırıyor gibidir çünkü o dönemde herkesin siyah gözlü olduğu Arap yarımadasında renkli göz neredeyse hiç bilinmiyorken ancak böyle tasvir edilebilirdi. Darwin’in oğlu tarafından yazılmış “The Life and Letters of Charles Darwin[27]” kitabında Charles Darwin’in göz rengi “mavimsi gri (bluish grey)” olarak tasvir ediliyor. Hadiste Deccal’in kızıl tenine vurgu yapılmış. Darwin ile ilgili bahsettiğimiz kitapta da Darwin’in ten rengi direkt olarak şöyle tanımlanıyor: “Yüz rengi kızıldı, bu belki insanların onu gerçekte olduğu kadar hasta görmemesini sağlıyordu. (His face was ruddy in colour, and this perhaps made people think him less of an invalid than he was)” Hadiste Deccal’in kıvırcık saçlı olacağı söyleniyor. Darwin’in fiziksel özelliklerinin tarifinde direkt olarak şu ifade var: “Yüzünün yanlarında sık ve kıvırcık saçları vardı. (He had thick curly sideburns[28])”
Deccal hakkındaki diğer hadisler:
-
Deccal’in çeşitli mucizelerinden bahseden pek çok hadis var. Örneğin bir hadis Deccal’e inanan kavimlerde bereketin artacağını, Deccal’e uymayan kavimlerde de kuraklık olacağını söyler.[29] Bu mucizelerin Allah tarafından insanları imtihan etmek için verildiğini hadisler bildirir. Aslında evrim teorisine de insanların imtihanı için pek çok mucize verilmiştir. Allah canlıları yaratırken bu teorinin ortaya çıkmasına imkân vermiştir. Mesela Allah bütün hayvanları çok kısa sürede yaratmış olsaydı evrim teorisi ortaya atılamazdı. Ya da en karmaşık canlıları ilk devirlerde yaratsaydı yine evrim iddiası mümkün olmazdı. Bunlar Allah’ın Deccal’e verdiği mucizelerdir ve insanları bunları kullanarak kandıracaktır. Dünya hayatının yaratılma sebebi “imtihan”dır. Eğer Allah evrim teorisinin ortaya atılmasına izin vermeseydi herkes Allah’a inanmak zorunda kalırdı, bu da imtihan sırrına ters düşmüş olurdu. Kötülüğün olmadığı yerde iyiliğin bir anlamı olmayacağı gibi küfrün olmadığı yerde de imanın bir anlamı olmaz, bunun için Allah her devirde küfrü canlı tutmuştur. Allah’ın insanları imtihan etmek için evrim teorisine deliller verdiğini söyleyebiliriz. “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. (Mülk 2)”
İslam’a yabancı olan insanlar bu imtihan meselesini garipseyebilir. Hâlbuki bunun Kuran’da dahi örnekleri vardır. Mesela büyü yapmak haram olmasına rağmen insanlara büyü yapmayı Allah’ın izniyle öğreten meleklerin büyüyü sadece insanları denemek için öğrettiklerini bize Kuran bildirir: “Fakat o şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek: “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. (Bakara 102)”
Deccal’in peşinden giden toplumlarda bereketin ve bolluğun artacağını, Deccal’e uymayan toplumlarda ise kuraklık olacağını bildiren yukarıdaki hadis şüphesiz ki günümüzdeki fakir İslam âleminin ve zengin pozitivist/dinsiz Batı dünyasının durumlarıyla çok uyumludur. Pozitivizme (Deccal’e) tabi olan Batı dünyası refah içindeyken İslam’a tabi olan Müslümanlar geri ve fakir kalmış, böylece Deccal’in bu mucizesi gerçekleşmiştir.
-
Deccal’in nerede çıkacağı ile ilgili hadisler çelişkilidir. Bir rivayette “Deccal’in birinci günü bir senedir, ikinci günü bir aydır, üçüncü günü de bir haftadır. Diğer günleri de sizin saydığınız gibidir.[30]” buyurulmuştur. Bu rivayetten Deccal’in kuzeyden çıkıp dünyaya yayılacağı anlamı çıkar. Çünkü, Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Yazın, kuzey kutbundan trenle bir gün güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı görülür. Sonra otomobille bir gün daha gelinse bir hafta boyunca güneş batmaz. Bu, Darwin’in memleketi olan İngiltere’nin özellikle Arabistan ile karşılaştırıldığında bir hayli kuzeyde olmasına işaret ediyor olabilir. Yine de bir rivayette Deccal’in Şam’dan, bir rivayette de Horasan’dan çıkacağı belirtilmiştir. Bazı rivayetler diğer küçük deccallerin (toplam deccal sayısının 30 olduğunu söylemiştik) çıkacağı yerlere işaret ediyor olabilir. Ayrıca Deccal’in çıkış yeri olarak Doğu’nun gösterilmesi de kesinlikle yanlış değildir, zira evrim teorisi Darwin’den önce Doğudaki bazı Müslüman ilim adamları tarafından ileri sürülmüştür. Bu dönemde mecaz anlamda peygamberlik ilan ettiğini, Darwin’le birlikte ise tanrılık iddia ettiğini yazımın başlarında bahsetmiştim. Evrim teorisi Ortadoğu’dan çıkıp Avrupa’ya, oradan da bütün dünyaya ulaştı.
Bir başka ilginç konu da peygamberimiz Deccal’in birinci gününün bir seneye eşit olacağını söyleyince ashab, uzun günlerde bir günlük namazın yeterli olup olmadığını sormuşlar, bunun üzerine Hz. Peygamber“Hayır bir günlük namaz yeterli değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.[31]” demiştir. Bu hadis günümüzde sıkça sorulan “Kutuplardaki bir kişi namaz ve oruç vakitlerini nasıl tayin eder?” sorusuna 1400 yıl önceden verilmiş mucizevi bir cevaptır.
-
Hadislerde Deccal’in gökten dünyaya tekrar inen Hz. İsa tarafından öldüreleceği rivayet edilmiştir. Hz. İsa bedenen tekrar dünyaya inse bile burada asıl kast edilen Hz. İsa’nın şahsı manevisi, yani İseviliktir (Hristiyanlıktır). Bu hadislerde ahir zamanda İseviliğin ateizme ve Darwinizm’e karşı galip geleceğinden bahsediliyor. Nitekim günümüzde Allah’ı inkâr eden felsefelere karşı en güçlü mücadeleyi Hristiyanlar veriyor. Müslümanlar bilimde geri kaldıklarından bu mücadelede pasif kalıyorlar. Birçok âlim Hz. İsa’nın dünyaya inince Hristiyanları ve Müslümanları İslam’da birleştirip ateizme karşı ortak bir mücadele verdireceğini söylüyor.
Sonuç: Peygamberimiz (s.a.v.) bizlere ahir zamanın büyük alametlerini müteşabih hadislerle bildirmiştir. Bunların içinde en önemli gördüğü “Deccal” meselesidir. Deccal’in büyük bir küfür akımı başlatacağını ve bu akımın bütün dünyayı ele geçirip hemen hemen herkesi etkisi altına alacağını bize hadisler bildiriyor. Deccal’in çok uzun bir süre tanınmayacağını, bu yüzden herkesi kandırmayı becereceğini; Deccal’den sonra ise Mehdi’nin Hz.İsa (as) ile birlikte ona karşı vereceği mücadelenin dünyaya huzuru ve imanı tekrar getireceği bildiriliyor. Mehdi (a.s) gelince İslam dini dünyaya hâkim olacak, zaten dünyadaki nüfus artışı böyle devam ederse kısa zamanda Avrupa’nın bile çoğunluğunun Müslüman olacağını artık herkes kabul ediyor. Artık Müslümanlar yavaş yavaş uyanmaya başladı, 21. Yüzyılda Müslümanların yeniden güçlenip hadislerde bildirildiği gibi İslam’ı dünyaya hâkim kılmalarını temenni ediyoruz.
Dine muhalif bir ideolojinin peşinden giden bir insan Allah tarafından yaratılmadığını kabul etmek zorundadır, öbür türlü inandığı Tanrı’ya karşı çıkarak kendisi ile çelişir. Allah tarafından yaratıldığını kabul etmeyen bir insan ise evrimi kabul etmek zorundadır çünkü tanrısız bir mevcudatın başka bir açıklaması yoktur. Bu da demek oluyor ki bütün dinsiz ideolojilerin temeli Darwinizm’dir; Darwinizm olmasaydı ne liberalizmi, ne komünizmi, ne feminizmi, ne de faşizmi savunmak mümkün olurdu. Darwinizm’in çöküşü ise bütün din karşıtı ideolojilerin entelektüel olarak çöküşü anlamına gelir. Günümüzde dindar insanların yaptığı en büyük hatalardan birisi din karşıtı akımlarla teker teker uğraşıp onları yaratan asıl sebep olan Darwinizm’i görmezden gelmektir. Hâlbuki düşünce dünyamızın temeli Darwinizm olduğu sürece bir din karşıtı akım bitse bile başka bir din karşıtı akım başlar, asıl çözüm bütün bu hastalıkların kaynağı ve dayanağı olan Darwinizm ile mücadele etmektir.
Günümüzde bazı Müslümanlar müteşabih hadisleri tevil etmeden anladığı için Deccal’in hala gelmediğine inanıyorlar. Bu insanlar hâlâ dinsizliğin her yeri kapladığının farkında değiller, bunun için Deccal'i tanıyamıyorlar. Gelecek hakkında çok detaylı bilgiler veren, ahir zamanı bize kendi gözleriyle görmüş gibi anlatan peygamberimizin 20. Yüzyılı cehenneme çeviren Darwinizm’den bahsetmemesi hiç mümkün müdür? Eğer Deccal gerçekten onların iddia ettikleri gibi tek gözlü ve alnında kâfir yazan bir mahlûk ise insanların onu tanıyamaması ve kandırılması mümkün müdür? Günümüzde insanlar bu kadar bilgiliyken bir insanın Tanrı olduğuna inanmaları ne kadar mümkündür? Eğer Deccal sadece bir insansa ve Hazreti İsa tarafından öldürülene kadar etkili olacaksa, o bu kadar kısa ömründe nasıl bu kadar büyük bir tahribat yapabilir? Eğer onun dünyada etkili olma süresi insan ömründen bile kısaysa Deccal nasıl Peygamberimizin tabiriyle gelmiş geçmiş en büyük olay olabilir? Bu tip kıt anlayışlı Müslümanlar bu sorulara cevap veremezler. Günümüzde herkesin kabul ettiği bir şey var: Canlıları ya Allah yarattı ya da evrimsel süreç yarattı. Günümüzde Darwinizm’den başka tanrılık iddiasında bulunan bir şey olmadığına göre hadislerde bahsedilen Deccal’in Darwinizm olması en kuvvetli ihtimaldir. En doğrusunu Allah bilir.
[1] Richard Weikart, From Darwin to Hitler: Evolutionary Ethics, Eugenics, and Racism in Germany
[2] Marx and Engels Collected Works, cilt. 41: 246–47.
[3] 1. Sahih Muslim; Muhammad ibn 'Abd al-Rasul Barzanji , Al-Isha'ah li-ashrat al-sa'ah, p. 225.
[4] (Tirmizi, Fiten 43, (2219); Ebu Davud, Melahim 16 (4333, 4334, 4335)
[5] Buhârî 3:140.
[6] Futuhat,1/298
[7] Sünen-i İbni Mace, 4077
[8] Müslim, Fiten: 110; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Tirmizi, Fiten: 59; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 4:181.
[9] İbni Kesir, en-Nihaye, 1:96.
[10] Müslim, Fiten 123. Ayrıca bk. Buhârî, Fezâilü’l-Medîne, 9, 26, 27, Tevhîd 31; İbni Mâce, Fiten 33
[11] Narrated by Ibn Maajah, no. 4067. Classed as saheeh by al-Albaani, Saheeh al-Jaami’ al-Sagheer, hadeeth 7752
[12] Hadith - Bukhari 9.241, Narrated Abdullah ibn Umar
[13] Müslim, Fiten, 107
[14] Sahih Muslim 2930 a, 2931, 169 d
[15] Müslim 18:286 - 7579
[16] Muslim 2663 Abdullah ibni Mes’ud rivayet etti
[17] Sahih Muslim 7035 (Ümmü Şerik rivayet etti)
[18] “The History of Europe: Every Year.” YouTube, Cottereau, 1 Jan. 2018, www.youtube.com/watch?v=UY9P0QSxlnI.
[19] (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:14959, 5/156, Hakim, Müstedrek, 4/530)
[20] Ebu Davud 4294
[21] Buhari 7277
[22] Imam Buhari tarından rivayet edilmiştir, no. 6508;
[23] Musnad, 2:191.
[24] Musnad, 5:123-124.
[25] Musnad, 1:374; 3:79.
[26] Abu Dawood tarafından rivayet edildi, no. 3763. Sahih Hadis – Saheeh al-Jaami’ al-Sagheer, no. 2455
[27] Darwin, Francis. The The Life and Letters of Charles Darwin. Vol. I.
[28] What Did Darwin Look like? .” AboutDarwin.com, www.aboutdarwin.com/darwin/WhoWas.html.
[29] Müslim, Fiten, 110
[30] Müslim, Fiten: 110; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Tirmizi, Fiten: 59; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 4:181.
[31] (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20)